20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde tablo insanlık adına utanç verici… Artarak devam eden savaş, çatışma ve zulüm nedeniyle 120 milyonu aşkın insan ülkesinden veya ülke içinde zorla yerinden edilmiş durumda, bu sayıya her geçen gün de yenileri ekleniyor… Canlarını kurtarmak için kaçanlar yollarda can veriyor, zulüm görüyor. Niyesi malum BM, özellikle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) işini yapmıyor ya da arada bir yaparmış havası verse de aldığı kararları en başta İsrail örneğinde olduğu gibi AB ülkeleri dahil kimse takmıyor… Evet BM bir jandarma kuruluşu değil, ancak devletlerin iş birliği olduğu zaman çalışabilecek bir mekanizma ama BMGK’nın hali, tavrı da ortada. Daimi üye 5 ülkeden birisi veto kullandığı zaman bütün sistem duruyor, kilitleniyor…Yani BM’nin en önemli fonksiyonlarından birisi olan Güvenlik Konseyi üzerinden barışın sürdürülmesi ve korunması, BM ilkelerine saygısızlık yapan ülkelerin önlenmesi, cezalandırılması, bu anlamda gerekirse güç kullanılması gibi mekanizmalar var ama bunların hepsi hikaye…O daimi 5 üyenin keyfine, kararına bırakılmış durumda dolayısıyla da görevini yapamıyor. Filistin gibi bir davada BMGK’nın batılı üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, kilitliyor, başka yerlerde Suriye’de, Balkanlar’da Rusya kilitliyor… Her yerde birisi kilitliyor. Soğuk savaşın ardından dünya çok kutuplu oldu, oluyor muhabbetleri falan yapıldı ama BMGK hala iki kutuplu bir yapı olarak ABD-Rusya rekabeti ve onların çıkarlarına odaklı faaliyet içinde… Dolayısıyla barışın korunması fonksiyonu iyi işlemiyor, daha doğrusu çalışmıyor bu kesin…
Yoksa BMGK doğru çalışsa, hakkaniyetle işlevini yerine getirse, altına imza attıkları sözleşmelere sadık kalsa bugün mülteci sorununu da konuşuyor olmazdık… Ama BMGK yanlı, tutarsız tavırlarıyla, 1950 yılında genel kurul kararı ve aslında üç yıllık bir periyod için kurulan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’nin de kalıcı hale gelmesi, iş yükünün artmasına neden oldu. Nasılını UNHCR’nin Dış İlişkiler eski sözcüsü, İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, anlatıyor:
“2. dünya savaşından sonra özellikle Avrupa’da 10 milyon insan mülteci durumuna düştü, kamplarda yaşıyorlardı… UNHCR bu sorunu çözmek için kuruldu. BMGK’da artık savaşları önleyecek, diktatörlükleri engelleyecek, demokrasiyi yayacak,1948’deki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni egemen kılacaktı. Yani mülteciliğe yol açan faktörler BM tarafından ortadan kaldırılacak ve artık mülteci sorunu falan da olmayacaktı.
Varsayım buydu ama öngörülen üç yıllık süreç defalarca uzatıldı çünkü tam tersine pratikte mülteci sorunları artmaya , başka coğrafyalara yayılmaya başladı, tanımlar genişletildi… Son yaşadıklarımız Suriye’deki gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Gazze’deki saldırıları, katliamlar kamuoyu önündeler, oysa Afrika’da, daha başka yerlerde o kadar çok çatışmalar, iç çatışmalar oluyor ki, mülteci sorunu bitmiyor, bitirilemiyor.”
Yani, sözde barışı tehdit eden ülkeler topluca cezalandırılacak, önlenecek ve daha yaşanılır bir dünya diye kurulan, insan onuru, yaşamını öncelediği sanılan bir BM teşkilatı var ama üç beş devletin çıkarları uğruna dünyanın bir çok yeri savaş alanlarına dönüşmüş durumda…Haydut devletler ben burada haklıyım, sen burada haksızsın diye güçsüzü eziyor, masum sivilleri katlediyor, topraklarına çöküyor. BM ise yapılması gerekeni yapmıyor, sadece arada bir yapıyormuş havasında cılız çıkışlarla endişe belirtmek ve durum tespitleriyle geçiştiriyor hiç utanmadan… Doğal olarak da bu sisteme, BM’ye olan güven hepten azalmış durumda… Gerçekten BM sen ne işe yararsın? Kime hizmet için varsın?..